Defansla başlayan, defansla biten, biraz hücum edince ne güzel de oynayan ama sonunda kazanan bir Trabzonspor. Şimdi, bu kadar baskı yiyip gol yememek, üstüne 2 gol atmak, 'ballı' yorumlarına neden
olacak.
Gerçek bu mu?
Değil.
Mustafa Akçay, her maçına kaybetmemek için çıkıyor. Takımı önce savunmayı öğrensin istiyor. Savunuyor, gol yemezse mutlaka atıyor. Polonya'da da öyle oldu.
Hep böyle mi olur?
Bazen böyle olur. Bu strateji uzun vadede işe yaramaz. Tek maçlarda çok işe yaradığını dün akşam gördük.
Mustafa Akçay'ın Colman-Adrian hamlesi, kazanmaya yönelik ileri bir fikirdi ve bu fikir 70'den sonra işe yaradı. İlk devrede orta alan, stoperlerin kopukluğunu yaşadılar. Bu iletişimsizlik, ileri uxa kadar dayandı. Ayıp olmasın diye hücum ettiler ama bir tek pozisyona giremediler.
Şaşırmamak lazım; Malouda yürüdü, Olcan kendi kanadında kafasına göre takıldı. İlk devrede Legia takımı hem topu iyi dolaştırdı hem de olabildiğince Trabzonspor kalesine yakın oynadı. Bu yarıda Bamba, topla en fazla buluşan ve korner yapan oyuncu olması, herşeyin özeti olsa gerek.
İkinci devre bu kez biraz kıpırdanan bir Trabzon izledik. Legia, yine Trabzon yarı alanında ama bu kez defanstan bir oyuncuyu da ileri yolladılar. Trabzonspor rakibi karşısında boş alan buldukça atak, atak yaptıkça seyir zevkini artırdı. Yürüyen Malouda koşmaya, Adrian-Colman orta sahada yardımlaşmaya, yani akıllarına hücum gelince rakibin baskısı da kırıldı.
Trabzonspor, PSV maçından sonra Avrupa kupalarında yenilmiyor. Avrupa kupalarında deplasmanda üst üste beşinci kez galip geliyor ve ilk kez bir Türk takımı bunu başarıyor. Gruptan çıkmayı garantiledi. Sadece 1
ve 2. mi bunu göreceğiz.
Maçı, ilk yarıda defans yapan Trabzonspor değil, hücumu düşünen Trabzonspor aldı.
Bu yazı toplam 68867 defa okundu.